Yaşam

İyi ki babanı dinlememişsin Safa Önal!

Yeşilçam bu ülkenin mihenk taşlarından biridir. Yapımcısından yönetmenine, oyuncusundan kamera arkası çalışanına kadar hepsinin ayrı bir değeri, ayrı bir rengi var. Özellikle senaristler…

Lütfi Akad, “İyi senaryodan kötü film çıkar ama kötü senaryodan iyi film çıkmaz” demişti. Tabii bu sözün Yeşilçam’daki en büyük muhataplarından biri de Safa Önal.

Safa Önal’ı bu kadar değerli kılan, 395 senaryosuyla Guinness Rekorlar Kitabı’na girmesi yanında, yazdığı her film ve yarattığı her karakterle seyirciyi farklı dünyalara götüren bir yazar olarak alkışlanmasıdır. ve Yeşilçam işçisi. hak eden bir yazardır.

Türk sinemasının duayen isimlerinden Safa Önal, 30 Temmuz 2023 tarihinde aramızdan ayrıldı.

TOPLANTI KİTAPLARI…

Önal, 1930 yılında İstanbul’da doğdu. Babasının İzmit Kaymakamı olarak atanması nedeniyle çocukluğu İzmit’te geçti. Okuyan ve yazan insanlar ortadan büyür. Hatırladığı kadarıyla ilk okuduğu kitap Mebrure Sami’nin yazdığı “Çöl Gibi” romanıydı. Ancak Önal bu kitapla kendi evinde değil, bir aile dostunun evinde tanışmıştır. Utangaç bir çocuk olduğu için o eve her gittiklerinde kitabı modüller halinde okumaya devam eder. Haftalar süren merakından sonra kitabı bitirir ve bu kitabı bitirdikten sonra yazar olmaya karar verir. (İlginç bir şekilde, yıllar sonra bu romanın senaryosunu yazmak ona düşüyor.)

İLK YAZMA ÇALIŞMALARI

İlk yazma denemelerini ortaokul yıllarında yapar. O sıralarda Bilmece başta olmak üzere birçok çocuk dergisini takip etmeye, hatta bu dergilere yazılar göndermeye başladı. İlk yazısı Bilmece’de çıkıyor. Bisikletine atlar ve yeni hikayelerini dergi ofislerine bırakır, sonra hızla eve döner ve yenilerini yazmaya çalışır.

Ancak babası oğlunun iştahından rahatsızdır. Kendisi şiirler yazdığı, hatta Yeni İstanbul gazetesinde bir romanı tefrika ettirdiği halde Önal’ın “editör” olmasını tasvip etmemiştir. Babıali’ye olan yakınlığından dolayı yazarların kazandığı parayı ve yaşadıkları hayatı bildiği için oğluna hep öğütler verir. Amma Önal kalemi tattıktan sonra yazmaya devam ediyor. Babası da inatla işi üzerine koyar; Önal yazar babasını ağlatır; Önal yazar, babası yırtar… Neden kavga etmeyi bırakırlar?

HİKAYE YAZAN GÜNLER…

Önal’ın gençliğini Babıali’de geçirmesine sebep olan da budur. Önal o yıllarda birçok gazete ve dergide öyküler yazdı. Hatta bir yaz, bütün arkadaşları yüzerek ve gezerek vakit geçirirken, Önal oturup büyük bir disiplinle yazdı. Yaz sonunda arkadaşları onunla takılmaktan kendini alamaz. “Uzun zamandır yazıyorsun, ne oldu?” onlar söylüyor. Önal da yanındaki sayfaları çıkarıp okumaya başlar. Arkadaşları çok beğeniyor. İçlerinden biri, “Bunları Orhon Arıburnu’na da okur musun?” dedi. O sorar. Önal olumlu cevap verince ertesi gün Arıburnu aynı yere gelir. Önal ona yazdıklarını okur. Arıburnu bu hikayeyi çekmek istediğini söyler ve birkaç gün sonra Duru Film’de buluşmak üzere yola çıkarlar.

1953 yılında çekilen “Kanlı Para” adlı bu film, Önal’ın sinemayla tanıştığı ilk film olmuştur. İşin ilginç yanı şu: Sinema gösterildiğinde o sırada emekli olan babasının arkadaşlarıyla oturduğu kahvehanenin önüne sinemanın afişi asılır. “Safa Önal” ismi de inadına büyük yazıyor. Babası bunu görür ve içer. Önal’ı geçerken görür ve içeri çağırır. Arkadaşlarının önünde ondan gururla bahseder. Önal, bu anı hayatı boyunca unutamayacağını söylüyor.

ATİF YILMAZ İLE İLK SİNEMA…

Amatörlüğünden sıyrıldığı bir diğer sinema ise okuduğu bir romandır. O sırada Türkiye Yayınları’ndan çıkan “Bela” adlı bir kitap aldı. Kitaptan çok etkilenir. Oturur ve senaryosunu yazmaya başlar. Etrafta fazla bir şey yoktur ama yine de ısrar eder ve Atıf Yılmaz’ın kapısını çalar ve ona projesini anlatır. Yılmaz tamam der ve “Bela” adlı bu roman “Allah Cezanı Versin Osman Bey” başlığıyla gösterilir.

Ancak Osman Seden işi üstlenir, bir yıl sonra hızla bir film çeker ve adı “Erkeklik öldü mü Atıf Bey?” koyar. (Her iki filmde de başroller Orhan Günşıray’dır.)

Önal her sinemada tecrübe kazandıkça parmakla gösterilen bir senariste dönüşüyor kısa sürede. Birçok yönetmenle çalışıyor ama bazılarının Yeşilçam’da ve seyircinin gönlünde ayrı bir yeri var.

Vesikalı Yarim filminden…

‘VESİKALI YARIM’ SİNEMADA!

Bunlardan ilki “Vesikalı Yarim”dir (1968). Sait Faik’in “Menekşe Vadi” adlı eserinden uyarlanan “Vesikalı Yarim” filmi, mahalle çocuğu ile köşkte çalışan bir hanımın imkansız aşkını konu alıyor. Önal eksiksiz bir senaryo yazıp sinemaya verir ama bir gün yönetmen Lütfi Akad Önal’ı Beşiktaş’a davet eder ve sinemada eksik olan bir sahneden bahseder. Bu bir itiraf, hesaplaşma sahnesidir ve hanımın üstü kapalı konuşmasını içermelidir. Beşiktaş’tan taksiye binerler. Önal, Tepebaşı’na gelene kadar sahneyi bin bir gerilim içinde yazar. Akad şaşırır, “Beklediğimden de iyiymiş” diyerek Önal’ı sete davet eder ama Önal bir çay içip gerginlikten kurtulması gerektiğini söyleyerek ayrılır. (Bu sahne Vesikalı Yarim’in senaryosunda yoktur. Tek yazması Akad’a verilmiştir.)

Uluyan Şarkılar film afişi…

DİLİ KOLAY: 400’E YAKIN SİNEMA…

Önal, kariyeri boyunca çeşitli eserlerden filmler uyarlamaya devam etti. Peyami Safa’nın “Cingöz Recai” (1969), Vasıf Öngören’in “Asiye’den Nasıl Kurtulur” (1973), Erdoğan Tokmakçıoğlu’nun “Bodrum Kadı” (1976), Necati Cumalı’nın “Dila Hanım” (1978) vb.

Elbette hikayesi kendisiyle ilgili ve birbirinden değerli birçok film çekiyor. Dil kolaydır; Dört yüz sinemadan bahsediyoruz…

Önal senaryo yazarlığı ile bilinmesine rağmen yönetmenlik mesleğine de sahiptir. Yönetmenliğe ilk adımını 1969 yılında çektiği, başrollerini Zeki Müren ve Mine Mutlu’nun paylaştığı “Uğultulu Şarkılar” filmiyle attı. 2007 yılında Yeşilçam yıldızlarını bir mekanda topladığı “Hicran Sokağı” sinemasına kadar -IMDB bilgilerine göre- 22 sinemanın yönetmen koltuğunda oturdu.

İYİ Kİ!

Önal, çalışkanlığı, toplumu okuyabilmesi ve tabii ki ustalığıyla Yeşilçam’ın ta kendisidir. Sadece hayatını okuyarak bile Türkiye’de sinema sektörünün nereden geldiğini görmek mümkün.

Evet, ölümsüzlüğü Yeşilçam’ın elinde yakalamış büyük bir yazardır.

Ve her zaman çok hatırlanacak.

Tüm olanlardan sonra, aşağıdakileri söylemek gelenekseldir:

İyi ki babanı dinlememişsin Safa Abi!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu